İNDİRİM TUZAĞI
Mağazaların vitrinlerinde, internet sitelerinde, cep telefonlarına ve e-posta kutularına gelen iletilerde, gazetelerde, dergilerde, televizyonlarda öne çıkan vurgu: “%?? İndirim”dir. Gerçekten böyle bir indirim var mıdır?
Bazılarında örneğin “%70 ’e varan indirim” biçiminde yazılıdır. Göz ilk başta büyük ve koyu yazıyı algılar, indirimin %70 olduğunu varsayar. “’e varan” yazısı o kadar küçük yazılmıştır ki dikkatle bakıp fiyatı hesaplamazsanız, insanları yanıltmaya yönelik tuzağa düşüp, çok daha düşük oranlardaki indirimlerin uygulandığı bir ürünü satın alırsınız. “%70”e varan indirim” değildir tuzak olan, “’e varan” yazısının ilk başta farkedilemeyecek kadar küçük ve silik yazılmasıdır. Böyle bir yanıltıcı indirim vurgusu varsa kesinlikle o ürün ve satıcıdan uzak durulmalıdır.
Bazılarında yazılan indirim oranları düzgün biçimde vitrinde vurgulanır ama gerçek bir indirimden sözedilebilir mi? Eşim fiyatları çok iyi kontrol ettiğinden bu tür tuzakları da hemen farkederek uyarır. Önce ürünün veya ürünlerin olması gereken fiyatı iki katına yakın yükseltilip, sonra da bu yükseltilmiş fiyata indirim uygulanmaktadır. Sonuçta siz o ürüne yine olması gerekeni, hatta bazı durumlarda daha fazla bedeli ödersiniz.
Bazılarında paçal denilen, bir çok farklı ve benzer ürüne birlikte indirim uygulanır. Size sunulan ürünlerin içerisinde çok az bir bölümü gerçekten ödenecek bedelin karşılığını hak edebilecek kalitededir. Çoğunluğu daha düşük kaliteli veya defolu mallardan oluşur. Satın alınacak ürünün kalitesinin ödenecek bedel ile uyumlu olup olmadığına bakmadan alırsanız, düşük kalitedeki bir mala daha yüksek kalitedeki bir malın bedelini ödemiş olursunuz.
İndirimli satış uygulamalarının tümünün tuzak olduğunu söyleyemeyiz. Gerçekten uygulanan ve doğru biçimde müşteriye yansıtılan indirimler de vardır. Fakat neden indirim vurgusu bu kadar yaygın?
Kişiler öyle bir algı içerisine itildiler ki indirim, satın almanın ön koşulu haline geldi. Hele bilinen, tanınan bir satıcı indirim yapmışsa hiç kaçırmadan satın almak gerekir algısı yayıldı. Sanki eski zamanlardaki az bulunan çok pahalı ve kısa sürede elde edilmesi zor olan malların ucuza pazarlandığı “batan geminin malları” gibi…
Satın alınacak ürün veya hizmet için gereklilik koşulu göz ardı ediliyor. İndirim oranından önce bedel, ödenecek bedelden önce de gereklilik irdelenmeli. Satın alma eylemi gerekli görülüyorsa sıra “Olanaklar elveriyor mu?” sorusunun yanıtına gelir.
Babamın küçükken bize anlattığı bir öyküyle gereklilik - olanak - fiyat konusundaki dersimizi öğrenmiştik.
Adamın birisi tarlasında çalışırken oğlu gelir ve “Baba, çarşıda bir deveyi bir pula satıyorlar” diye haber verir. Babasının pek oralı olmadığını gören oğlu, iyi anlaşılmadığını düşünerek: Baba, “bir deve bir pul!” der. Babası da şu anda bir deveye gereksinimleri olmadığını, çok ucuz da olsa bir deve satın almayı düşünmediğini belirtir.
Aradan zaman geçer ve bir gün babası oğlunu çağırır, “Oğlum, git pazardan bir deve alıp gel!” der. Oğlu şakınlıkla babasına bakarak “Baba, ne devesi? Deve kaça satılıyor biliyor musun? Bir deve bin pul!” diyerek karşı çıkar. Babası bir deveye gereksinimleri olduğunu ve bin pul da olsa bu bedeli ödeyebileceklerini söyleyerek oğlunu deve almaya gönderir.
Olanaklarımızı bilinçli kullanmalıyız. Yaşantımız için gerekli olan ürünlere ve hizmetlere öncelik vermeliyiz. Ürün ve hizmetlerdeki indirimleri gereklilikleri doğrultusunda ve önceliklerini sorgulayarak ele almalıyız.
Emrecan Büyüktermiyeci25 Kasım 2014