Teknik Direktörlerin Hareketleri Ne Anlatıyor?
Karşılaşmaları televizyonlara aktaran kameralar sıklıkla teknik direktörlerin hareketlerine odaklanıyorlar. Hemen hemen tümü izleyicilere kendilerini göstermek için çabalıyorlar. Oyun alanının içine giren mi ararsın, çıldırmışçasına koşuşturan mı, hakemlerle tartışmayı alışkanlık edinen mi, sevinçten takla atan mı, tribünlerdeki izleyicileri kışkırtan mı ararsın? Çeşit çeşit davranışlarla kameralara, izleyicilere karşı sergilenen oyunlar.
Diğer sporlardan daha çok gündemde yer edindiği için Teknik Direktör denince akla hep futbol teknik direktörleri geliyor. Oyuncu seçimi ve oyun kurgusu üzerinden habire eleştiriliyorlar. Çoğunlukla ne izleyicilere, ne yöneticilere, ne oyunculara ne de basına hiç yaranamıyorlar. Takımları birkaç karşılaşmada zorlanırsa, üstelik yenilirse akla ilk gelen teknik direktörün değiştirilmesi oluyor. Değişiklik istemi zaman zaman yönetimin değiştirilmesine kadar uzanıyor. Teknik direktörler de kendilerini savunmak için genellikle hakemi, oyuncuları, seyrek de olsa yönetimi suçlayıcı açıklamalar yapıyorlar.
‘Teknik Direktör’ adı kullanılmazdan önce ‘Hoca’ denirdi. Şimdi de bildiğim kadarıyla oyuncular ve gazeteciler teknik direktörden söz ederken Hoca/Hocam diyorlar. Takımlarımızda uzun süre görev alan hoca yok sayılır. Kimileri takımıyla birlikte bir yarı yıl bile çalışamıyor. Bunun yanlış bir uygulama olduğu, sabır gerektiği, hocalara en azından dönem sonuna kadar işini yapması için olanak sağlanması eskiden beri dile getirilir ancak hiç uygulanmaz.
Kendileriyle anlaşılan sürenin sonuna kadar işini yapabilmesi için rahat bırakılması gereken teknik direktörler oyuncularına karşı böyle bir anlayışı kendileri sergiliyorlar mı? Hayır!
Hocalar oyun alanı kenarında hiç durmadan oyuncularına bağırıyorlar, el kol işaretleri yapıyorlar. Bu duruma öylesine alışıldı ki yönetimsel açıdan ne kadar yanlış bir davranış olduğu gözden kaçıyor. İster yeni taktik versin, ister uyarsın, isterse yanlış yaptığı için kızsın hiç fark etmez. Kenarda sürekli bağıran bir hoca takımını karşılaşmaya iyi hazırlayamadığını açık ediyor bir bakıma.
Bir bankaya, devlet kurumuna, hastaneye ya da bir mağazaya gittiğinizi varsayalım. Bu ortamda çalışanları sürekli uyaran, onların dikkatlerini dağıtan, işlerini yapmaktan alıkoyan bir yöneticinin varlığını gözlemliyorsunuz. Çalışan önündeki işi mi yapacak, sürekli olarak yöneticinin hareketlerini mi gözlemleyecek? Kendi yöneticinizin, geçmişteki öğretmeninizin, büyüklerinizin tepenizde dikilip söylenmelerinin ne kadar sıkıcı olabileceğini gözünüzde canlandırınız. Verimli bir çalışma ortaya konabilir mi?
Bu yazı futbol odaklı olsa da takım yönetimi gerektiren tüm alanlar için geçerli. İyi bir yönetici çalışma arkadaşlarını önceden her koşulu öngörerek hazırlamak zorundadır. Kafasındaki kurguya göre takımını oluşturmalı, herkesin üstleneceği görevleri, sorumlulukları paylaştırmalı, yeterince deneme çalışması yaptırdıktan sonra iş başında onları rahat bırakmalıdır. Her emekçi üstlendiği görevin bilincinde olarak kendi yetenekleri ile neler yapabileceğini kestirebilir ve uygulamaya çabalar. Oyuncular emekçidir. Robot değil, kukla hiç değil.
Gözü kulağı hocada olan oyuncu oyuna nasıl odaklanacak? Oyuna mı baksın, topa mı, engellemesi gereken karşı takım oyuncusuna mı, kendi arkadaşlarının konumlarına mı baksın? Anlık, çok küçük zaman dilimlerinde gerçekleşen atakları kaçırmalarının temel nedeni büyük olasılıkla budur.
Oyuncu kendisine tanımlanan sorumluluğun gereğini yerine getirmekte zorlanıyorsa oyuncu/yer seçimi yanlıştır. Durumu sezen hocanın önceki kararlarını sorgulaması ve gerekli düzeltmeleri yapması beklenir. İster oyuncuyu isterse takım dizilişini değiştirebilir. Uyarı gerekiyorsa oyunun durduğu bir zaman diliminde en yakınındaki oyuncusuna ya da oyuna ara verilince soyunma odasında takımına söylemesi yeterlidir. Oyun sırasında kenardan bağırıp durmak çok gereksiz.
Çalışmalarının sonuçlarının değerlendirilebilmesi için kendilerine bir ya da birkaç dönem süre verilmesini uman teknik direktörler ne yazık ki oyuncularına tek bir yarı (futbolda 45 dakika) bile sabır gösteremiyorlar.
Emrecan Büyüktermiyeci24 Eylül 2023